Ana Sayfa POLİTİKA 6 Temmuz 2025 70 Görüntüleme

Ali Babacan grup konuşması

Ali Babacan- 2 Temmuz 2025 Haftalık Grup Toplantısı Kıymetli Genel Başkanlarımız,

DEVA Partisi’nin, Gelecek Partisi’nin ve Saadet Partisi’nin değerli milletvekilleri, yöneticileri, Kıymetli teşkilat mensuplarımız,                     Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin değerli temsilcileri, Kıymetli basın mensupları, Ekranları başında ve bu salonda bizler izlemekte olan değerli misafirlerimiz, Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, Yeni Yol grubunun haftalık toplantısına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.

Değerli arkadaşlar, Sözlerimin hemen başında Yeni Yol Ankara Milletvekilimiz, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan Bey’in annesine başsağlığı dileklerimi buradan tekrar iletmek istiyorum. Kendisine Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun inşallah.

Yine sözlerim başında, bundan tam 32 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Sivas’taki Madımak hadisesinde yanarak hayatını kaybeden 35 canımızı rahmetle anmak istiyorum.  Madımak, yakın tarihimizin karanlık sayfalardan biridir.  Toplumsal hafızamızda silinmez bir yara bırakan bu hadiseden ders çıkarmak, toplum olarak birbirimize kenetlenmek zorundayız.      Hatırlayacağız, hatırlatacağız ki, bir daha Madımaklar yaşanmasın. Adaletin ve toplumsal barışın izi ancak bu yolla yürümemiz mümkün olacaktır.  Madımak’ta hayatını kaybedenleri bir kez daha rahmetle anıyorum; acılı ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Madımak hadisesinden sadece üç gün sonra, 5 Temmuz 1993’te, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde de 33 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Başbağlar hadisesinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı da burada rahmetle anıyorum. Acılı ailelerine tekrar başsağlığı diliyorum. Dedim ya, hatırlatacağız ki, Başbağlar da unutulmasın.

Bugün hala toplumumuzu kutuplaştıranlar, topluma kin ve nefret tohumu saçanlar, ne kadar büyük bir vebalin altına girdiklerini de sakın ha unutmasınlar.          Madımak’ı, Başbağları unutmasınlar.Kimi yapıştığı koltuğu bırakmamak için, kimisi de “o koltuğa ben oturayım, bir daha da kalkmayım” diye sürekli insanlarımızı ayırıyor, ayrıştırıyor; toplumuzu kutuplara bölüyorlar. Biz, siyasetin bu kirli oyunlarına düşmeyeceğiz. Her daim, milletimizin birliği ve beraberliği için çalışacağız.  Biliyoruz ki; Türkiye ancak bir olunca güçlü, beraber olunca güçlü.

Değerli arkadaşlar,

Her yıl bu aylarda, ülkemizin ciğerleri yanıyor.  Türkiye’nin dört bir yanında orman yangınları çıkıyor.  Her doğal afeti izleyen iktidar, bunu da sadece izlemekle yetiniyor.  Türkiye, coğrafi konumuyla, doğasıyla, iklimiyle; tabiat felaketlerine açık bir ülke.  Ya her yangın sonrası başımızı duvarlara vurmakla yetinecek, yanan ormanlarımızın ardından ağıtlar yakacağız; ya da bu gerçekle yüzleşip gereken önlemleri alacağız.  Ya kimilerini dediği gibi “kader planı” deyip geçeceğiz; ya da tedbir alacak, gereğini yapacak, sonra tevekkül edeceğiz. Bizim çözümümüz belli arkadaşlar:

Hepsini tek tek yazdık:

Bakın, afetlerle nasıl mücadele edilir? Afetler öncesi nasıl hazırlanıp yapılır? Afet anında sistem nasıl çalışır? Afet sonrası yararlar nasıl sarılır?  Devlet sistemi, organizasyon şaması nasıl değiştirilmeli? Neler yapılmalı? Hangi yapılar kurmalı? Hepsi tek tek tek tek yazılı.  Kendilerine de gönderdik ha! Bu 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra bütün bunlardan güzel birer kutu hazırladık, gönderdik ve “okuyun” dedik. “Belki ufkunuz açılır” dedik. Sayın Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Yardımcısına, bakanlara, bakan yardımcılarına, hepsine. “Hükûmetiniz yeni kuruldu, belki okuyup ilham alırsınız” dedik. Ama belli ki okumamıştır.Memleketin dertleriyle ilgisini, alakasını şu anda kesmiş bir iktidar var ülkenin başında.Bakın, “Afet canlı ayırt etmez, her biri ayrı birer felaket” diye yazdık buraya.

“Hepsine tek tek, ayrı ayrı önlemler alınmalı” dedik. Söz konusu yangın mı?

Havadan Erken Müdahale ve Kurtarma Milli Filosu derhal kurulmalı dedik.

Bunlar iki sene önce ortaya çıktı değil mi? Uçaklar var, uçamıyor. Sayılar yetersiz.   Devlet yetkililerinin, Cumhurbaşkanı’nın ve çevresindekilerinin her yere özel uçakla gittiği bir dönemde, bir yangın söndürme uçağını eğer devlet alamıyorsa, yeterli sayıda uçak filosu oluşturamıyorsa bunun sebebi ekonomi değildir arkadaşlar. Bunun sebebi siyasi tercihlerdir.

Birileri çıkar amacıyla, haksız rant kontrolü için yangın çıkarttığı zaman mutlaka anında tedbir alınmalı ve en ağır cezalar mutlaka verilmelidir.Failler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

En önemlisi arkadaşlar; afetlerin her birine yerelden müdahale edecek gerekli yapılanmalar ortaya koyulmalıdır.Söz konusu depremse deprem; yangınsa yangın:Türkiye, Ankara’daki tek bir kişinin yönetemeyeceği kadar büyük bir ülkedir.

Bakın Avrupa’nın en büyük toprakları bizde, Avrupa’nın en büyük nüfusu bizde, en büyük tarım alanları bizde.

Tek bir kişiye endekslenmiş bir yönetim modeliyle bu ülkenin hiçbir sorunu çözülemez, afet yönetimi de yapılamaz.6 Şubat depremleri de yaşadık ya! İlk 48 saat, ilk 72 saat her şey kilitlendi.Cumhurbaşkanı’ndan talimat gelmeden kimsenin kılı kıpırdamadı, kıpırdayamadı. Korktular bir adım atarız sıkıntı olur diye.Böylesine korku iklimiyle ve böylesine merkezleşmiş bir yönetim anlayışıyla Türkiye’de afetle mücadele edilmez, edilemez. Bu ülke kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına; her bir sorunu yerelde çözebilmelidir. Bakın arkadaşlar, doğal afetler sadece doğamızı, insanlarımızı katletmiyor. Her yangın sonrası ortalıkta dolaşan yalan haberler, bunlar da birlik beraberliğimize de darbe vuruyor.

Her türden afetin ardından, sosyal medyada dolaşanları görüyoruz. Ne diyorlar? “Şunlar ormanı yaktı, bunlar müdahale etmedi”

Hemen kutuplaştılar, hazır, hazır. Hemen milleti birbirine düşürme konusunda dezenformasyon hazır.

Bir de başarısızlık var ya, bu başarısızlığın suçunu da bir yerlere atacaklar. Suçlu hükûmet olamayacağına göre kim yaptı, kim müdahale etmediğinin hemen dezenformasyonuna başlıyorlar.

“Enkaz altından şunlar çıkarıldı, bunlar çıkarılmadı” diye haberler yaymaya başlıyorlar. Toplumumuz için afet sonrası dezenformasyon atakları da, en az afetler kadar tehlikeli, en az afetler kadar önlenebilir. Bu yüzden iktidara bir kez daha seslenmek istiyorum: Demin uçak örneğini verdim ya Bunlar ne diyor? “İtibardan tasarruf olmaz” diyor değil mi?

Onun için boy boy uçakları diziyorlar. Onun için gittikleri bir ülkeye beş tane, altı tane, yedi tane uçak diziyorlar. Askeri nakliye uçaklarını, konvoylarını bindiriyorlar. Konvoylar önce bir gidiyor askeri nakliye uçaklarıyla, ondan sonra beyefendilerin boy boy uçakları gidiyor.

Ben diyorum ki, itibardan tasarruf olmaz diyeceğine, doğal afetlerde tedbirden tasarruf olmaz deyin, tedbir için ne gerekiyorsa yapın. Yazık oluyor, bu ülkenin canlarına yazık oluyor. Bu ülkenin tabiat varlıklarına yazık oluyor.

Bu ülkenin yangınlarda biliyorsunuz, büyük baş hayvanlarımız telef oluyor, bunlara yazık oluyor.

Biz her yıl aynı bölgelerde gerçekleşen aynı yangınlara alışmayacağız.

Bu vesileyle Antalya, Bilecik, Bolu, Bursa, Gaziantep, İzmir, Kahramanmaraş, Manisa, Sakarya ve Tekirdağ’daki yangınlar sebebiyle memleketimize, vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah beterinden korusun diyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bizim “1 Ekim Süreci” diye adlandırdığımız ve 30 Haziran itibariyle de tam 9 ayı dolduran çok önemli bir süreç işlemekte şu anda.

Bu süreç safa safa ilerliyor, fakat çok yavaş ilerliyor. İmralı’dan gelen çağrıları duydunuz. Sayın Bahçeli’nin öncülüğünü ettiği, yol açtığı bir sürecin temel kodlarını hep beraber artık daha iyi anlamış durumdayız. Sıra artık terör örgütünün silah bırakmasına gelmiş durumda. Bugün çıkan haberlere baktığımızda; bu sürecin de çok yakında başlayacağını anlıyoruz. Ve tabii ki eğer bir örgüt kendini fesih karara alıyorsa, silahları bırakma kararı alıyorsa ve bu karada artık uygulama safhasına geçtiyse bundan hep beraber memnun olmamız gerekir. Ancak bu sürecin son derece karmaşık bir süreç olduğunu, bu sürecin sadece Türkiye sınırlarında değil, Türkiye’nin komşu ülkelerinde de işleyen ve eşleyecek bir süreç olduğunda gayet iyi bilmemiz lazım, farkında olmamız lazım. Silahların teslimi nerede yapılacak? Irak’ın Kuzeyindeki bölgelerde yapılacak. Demek ki gelişmeler bir kısmı Irak’ta. Peki, bundan sonraki süreçte en büyük risk nerede? Suriye’de. Suriye içindeki gelişmeler bundan sonraki sürecin doğru bir istikamette ilerlemesine yardımcı da olabilir. Suriye’deki gelişmeler bu işin tamamen akamete uğraması ve bu işin sil baştan maalesef eski kötü günlere dönmesiyle de sonuçlanabilir. Onun için Suriye’de yapılacak her şeye gerçekten Türkiye’nin çok dikkat etmesi lazım.

Uluslararası toplumun çok dikkat etmesi lazım. Ve Suriye’nin kendi birliği beraberliği içerisinde, Suriye’nin kendi toprak bütünlüğü ve siyasi birliği içerisinde bir çözüm için de herkesin gayret etmesi lazım.  En büyük risk başta da söylemiştim, ilk Ekim ayında söylemeye başlamıştım, Suriye’dedir. Suriye’de olmaya da devam edecektir. Peki, Suriye’de bu işi bozabilecek önemli aktör kimdir? İsrail’dir. İsrail arkadaşlar istikrarlı bir Suriye istemiyor. Birlik ve beraberlik içinde bir Suriye istemiyor. İsrail kendi içinde bölünmüş, parçalanmış, zayıf bir Suriye olsun benim arada bir askeri operasyon yapabileceğim, girip çıkabileceğim, askeri operasyon yapmak için de her an elimde gerekçe üretebileceğim bir Suriye olsun istiyor.

İşte buna çok dikkat etmemiz gerekiyor.

Ve bu oyun bozucu, bu istikrar bozucu, bu çevreye saldıran tavrıyla artık bütün dünyada tescillenmiş olan İsrail hükûmetinin Suriye’de yaptıkları ve yapacaklarıyla ilgili de son derece uyanık olmamız gerekiyor. En büyük risk burada.Tabii ki kendi içimizde de zor süreçler yürüteceğiz. Bu önümüzde öyle kolay böyle güllük gülistanlık bir yol yok. Riskli yollar var. Atılacak riskli adımlar var. Bunların her birini tek tek masaya yatıracağız. Bakın, Meclis çatısı altında bir komisyon kurulmasıyla ilgili bir çalışma var değil mi? Biz bunu baştan “Ya hükûmet böyle bir şey getiriyor. Biz toptan istemezük, reddediyoruz” demedik. Ne dedik? Tabii ki bu işin önemli bir kısmı da Meclis çatısı altında yürütülecektir. Tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi ki milletimizi en geniş şekilde temsil eden kurumdur, gidip de sandığa oy verenlerin en geniş temsili bu çatı altındadır. Dolayısıyla bu çatı altında da bu sürecin konuşulması, masaya yatırılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması kuşkusuz Meclis tarafından yapılacaktır ve komisyonun da vardığı önemlidir, dedik. Şekli, şemali, işleme sistemi, şuydu buydu, bütün detaylarıyla görüşlerimizi daha önce açıkladık. “Nasıl bir komisyon olmalıdır? Nasıl çalışmalıdır?” Diye. Ve öyle anlıyoruz ki; şu ana kadar bizim verdiğimiz tavsiyelerle uyumlu bir komisyon oluşuyor. Yani Sayın Bahçeli’nin ilk açıkladığı şekliyle değil ki o da güzel bir öneriydi. Tabii ki her öneriye saygı duymak lazım. Bir gayret var saygı duymamız lazım ama yani bizim tavsiyelerimiz doğrultusunda şekillenen bir komisyon olacak gibi görülüyor.

Eğer komisyon bu şekilde komisyon bu şekilde kurulur ve çalışmaya başlarsa hem iyi bir istişare ortamı olacaktır. Hem geniş kesimlerin bu süreci sahiplenmesine vesile olacaktır. Hem de iktidarın hatalarından dönme, iktidarın yanlışlarını onlara anlatma, söyleme ve tavsiyeleri, önerileri dillendirmeyle ilgili bir çalışma olacaktır.

Umut ediyoruz ki başarılı olur. Umut ediyoruz ki hedefine ulaşır.

Değerli arkadaşlar, Her yaz bu ülkede yangın haberleri okuyoruz. Ama her yaz da aynı zaman kene haberleri okuyoruz, biliyorsunuz. Kenenin sebebi belli: Doğanın dengesini bozarsanız, doğa da bir şekilde bunun karşılığını gösterir, belli eder. Fakat bugün ben size topluma sızmış kenelerden bahsetmek istiyorum.

Ülkemizi saran, her bir haneye girip kanını emen kenelerden bahsetmek istiyorum.

Bu kenenin adı arkadaşlar “Sanal Kumar ve Bahis”. Ve tabii ki bunları oynatanlar. Bu sanal kumar bahis de değerli arkadaşlar; kene gibi bir yapıştı mı insanları bırakmıyor.

Maazallah, insanları felakete sürükleyene kadar kanını emen bir kene bu hadise. Geçtiğimiz günlerde Yeşilay Başkanı açıklama yapmış. Ne demiş:

“Bu sene sanal kumar bağımlılığı bütün bağımlılıkları geçti” demiş.

“Sanal kumar bağımlılığından dolayı bütün Türkiye’de çok fazla insan bize artık bize başvuruyor” demiş

Bakın arkadaşlar, mahallelerdeki piyango bayilerini, lotoları totoları saymıyoruz.

Sadece burada “sanal” olan bağımlılıktan bahsediyorum. Çünkü hızla yayılan o. Büyük tehlike o.

Yeşilay bunları demiş.

Tarih: 29 Kasım 2024, günlerden Cuma.

Diyanet İşleri hutbe başlığı olarak ne demiş?

“Kumar: Maddi ve Manevi Tükeniş.” Hutbenin başlığı bu.

Tüm Türkiye’de sanal kumarın zararlarından bahsetmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı.

Yeşilay Başkanı uyarıyor, Diyanet Cuma hutbeleriyle uyarıyor;

Fakat iktidardakiler uyuyor demiyorum, kulaklarının üzerine yatıyorlar.

Çünkü kulakları var, duymuyor.

Gözleri var, görmüyor.

Sanal ortamda 6 firmaya bahis oynatma, 1 firmaya ise kumar oynatma izni veren bizzat bu hükûmet arkadaşlar.

Bizzat Sayın Erdoğan’ın tercihleriyle ve onun talimatıyla verilmiş izinler bunlar ya. Haberim yok falan demesin sakın ha! Kendini en çok destekleyen medya kuruluşuna bunun iznini veriyor. “Al sen onu at buradan biraz para kazan” diyor.

1 Ocak’ta vergiyi düşürdüler, vergiyi ya, sanal kumar sanal bahisin vergisini düşürdü bunlar utanmadan ya.

Kumara ulaşmayı son derece kolay bir hale getirdiler. Herkesin cep telefonuna bir kumarhane açıyor, yüzlerce kumar makinası yerleştirdi bunlar.

Bakın arkadaşlar; Dünyada pek çok ülkede sigara reklamı yasaktır biliyor musunuz? İçki reklamı yasaktır.

Sadece Türkiye’de değil ha. Avrupa’da da pek çok ülkede sigaranın ve içkinin reklamına izin verilmez.

Çünkü toplumsal olarak zararlı mıdır? Yayılması zararlı mıdır? Zararlıdır.

Tabii ki biz yasakçı bir zihniyete de sahip değiliz ha. Onu da altını çizerek vurgulayayım ama zararlı olduğu kesin kanıtlanmış bir şeyse bunun reklamı yasaktır ya. Türkiye’de de sigaranın ve içkinin reklamını göremezsiniz hiçbir yerde, Türkiye’de de yasaktır. Ama konu sanal kumara gelince, mesele kanka olunca bunun reklamını yapmak serbest biliyor musunuz? Niye? Menfaat menfaat… Basın kuruluşlarıyla kendisine destek veren kankasının hem kumar oynatmasına izin veriyor, hem de bu kumarın reklamını yapmasına izin veriyor şu andaki iktidar. Bakın arkadaşlar; mesele diyorum ya sadece devlet eliyle her cep telefonuna yerleşen değil. Mesele bir de bu sanal kumarın reklamı. [Arkadaşını getir görseli]

Şu reklama bir bakın Allah aşkına. Ne diyor burada? “Bonus” diyor. Ne diyor? “Bir arkadaşını getir” diyor. “O arkadaşına ben 200 lira avans açacağım. 200 lira ona borç vereceğim” diyor. Hemen kumar oynamaya başlasın diye. “Bir arkadaşını getirirsen ona da sana da ayrıca 100 lira vereceğim” diyor.

“Arkadaşını getirene 100 lira, Getirdiği arkadaşa 200 lira” diyor. İnternette dolaşan gençlerin, çocuklarının karşısına bu reklam çıkıyor. Ya çocuk bakıyor; “Ya bedavadan ben 100 lira alacağım. Getirdiğim her arkadaşın başına 100 lira kazanacağım. Niye yapmayayım ki” diyor. Getirdiği arkadaşına diyor ki; “Bak gir sana 200 lira para gelecek” diyor. “O 200 lirayla diyor hemen diyor kumar oynamaya başlayacaksın” diyor.

 

Bu reklam bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde muhafazakâr kimliğiyle bugüne kadar kendisini bir şekilde siyaset sahnesinde tutmuş, dinimizin kutsallarını sürekli istismar etmiş bir Cumhurbaşkanı’nın yönettiği bir ülkede oluyor ya! Şu hale bakın ya.Sayın Erdoğan bunu duy duy, gör. Bu senin tek yetkili olarak yönettiğin ülkede oluyor yapılıyor ya Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Bir benzetme yapalım.

Bugün uyuşturucu kullanan birisine diyor ki; “Ya sen bir uyuşturucu kullanmayan bir arkadaşını bana getir” diyor. İkisi de bağımlılık ya. “Al sana diyor 100 lira. Ben de senin getireceğin uyuşturucu kullanmayan arkadaşına 200 lira vereceğim ki gelsin benden uyuşturucu alsın” diyor.İnanın bundan farkı yok ya. Hiiç farkı yok. O da bağımlılık, bu da bağımlılık. Bakın, yetmiyor arkadaşlar bu reklamlar gençler internette dolaşırken karşılarına çıkıyor. Tıklayınca da kendilerini bu sanal kumar sitesinin içinde buluyorlar.

Düşünün ki; haber okuyan bir genç, ya da bilgisayarda oyun oynayan bir gencin karşısına pat diye reklam çıkıyor. Tıkladı mı kendini kumarhanenin içinde buluyor. [550 adet reklam] Bu çıkan reklamları arkadaşlar şöyle bir derledi. Ha bu arada bu böyle yasal kumar falan değil ha. Yasal kumar. Erdoğan’ın izin verdiği kumar. Onun verdiği lisansla oynatılan kumardan bahsediyorum, yasadışı falan değil. Bakın, bunların her birisi ayrı ayrı reklam ha. Hangi reklam kime çalışırsa. Hangi gencimiz hangi reklamla ikna olursa diye.

Sadece Haziran’da çıkan reklamlar bunlar bakın sayfalar dolusu. Ayrı ayrı çeşit. Her biri ayrı bir gencin kafasını karıştırmaya yarıyor. Sadece Haziran’da çıkan bak küçük küçük koyduk ki sığsın diye. Her biri ayrı reklam her biri. Yaşına göre, alışkanlıklarına göre, aile durumuna göre hangi reklam kimi kandırırsa diye. Bugüne kadar arkadaşlar tam 550 çeşit reklam çıkmışlar bunlar ya. 550 çeşit. Yani gençleri böyle mikro segmentlere ayırıyorlar mikro segmentlere, işte diyelim ki; “12 yaşındakiler nasıl ikna ederiz? 18 yaşındaki nasıl ikna ederiz? Üniversiteyi bitirmiş işsiz bunu kumara nasıl alıştırırız?” diye. Ya burada planlı bir taarruz var, bir saldırı var ya.

 

Toplumumuzun ahlakına, toplumumuzun bütünlüğüne bir saldırı var. Bunu görmemek, duymamak, dillendirmemek inanın akıl almıyor.

 

[550 adet reklam]

 

Çaresiz anne babalar evlatlarını kurtarmaya çalışırken, iktidarın verdiği izinle bunlar çocukları kumar bataklığına çekme peşinde. İnanılır gibi değil.

 

Arkadaş ben soruyorum ya, Sayın Erdoğan soruyorum sana; İçki, sigara kötü bir alışkanlık mı? Evet. Reklamı yasak mı? Yasak. Kumar kötü bir alışkanlık mı? Evet. Peki bunun reklamı niye serbest? Niye izin veriyorsun buna ya? Niye izin veriyorsun? Cevap yok. Tık yok.

 

Menfaat, menfaat, menfaat…

 

Çünkü kankalarından sigara üreten yok, dikkat edin firmalara bakın şöyle tek tek. İçki üretenlerden kankası yok ama kumar oynatanlardan kankaları var. Mesele bu.

 

Ve sadece Sayın Erdoğan’a değil, onun etrafındakilere de sesleniyorum;

 

Milletvekillerine, partisindeki genel başkan yardımcılarına, il başkanlarına, tüm teşkilatlarına sesleniyorum; Ya içinizde bir tane vicdan sahibi yok mu arkadaş? Bakın milletvekilleriyle istişare toplantıları yapıyorsunuz. Bu hafta sonu yine o değerlendirme ve istişare toplantısı yapacaksınız. Hadi açıktan söylerseniz hemen kellenizi uçururlar anladık da hiç olmazsa kapalı toplantılarda dillendirin bunu ya.

 

Sayın Erdoğan’a şu benim gösterdiğimi, şu benim gösterdiğimi Sayın Erdoğan’a gösterecek bir tane cesaret sahibi yok mu bu AK Parti teşkilatları içerisine? Ben açık söylüyorum; bunu eğer göstermiyorsanız kendisine ya menfaatiniz var ya da korkunuz var arkadaş. Ya menfaat çok tatlı ya da korku başı sarmış, eğer sesiniz çıkamıyorsa. AK Parti böyle bir parti değildi ya. Böyle bir şey değil. Biz zaten onun için yollar ayırdık. Ama yanlışın neresinden dönülse kârdır, yanlışın neresinden dönülse faydalıdır.

Tek bir gencimizi dahi bu yanlış alışkanlıklara kapılmaktan kurtarıyorsak bu milletimiz için, ülkemiz için bir kazançtır.

Ama arkadaşlar merak etmeyin, duymayan duysun, bilmeyen bilsin:

Biz, bu milletin çocuklarının hayatlarının karartılmasına izin vermeyeceğiz.

Devlet izniyle uyuşturucu promosyonu yapılmasına izin vermeyeceğiz.

Toplumumuzun kanını emen “sanal kumar” adlı keneyi, bu topraklardan söküp atacağız.

Haysiyetiyle, onuruyla, alnının teriyle para kazanan çalışanlarımızın, üç kuruş parasını bunlara yedirtmeyeceğiz.

 

 

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site by Uzman Tescil